Merak

Siddhartha Gautama (MÖ 563-545), Nepal’deki Lumbini’de  aristokrat Shakya klanında, dünyaya gelmiştir. Doğumu, kabilesinde sevinç ile karşılandı. Kutlamalar devam ederken asıl muştulayı babası Shuddhodhana vermeye gelen; Asita adındaki bilge kişiydi. Gautama’nın ” Büyük bir kral (chakravartin)  yada yol gösterici büyük din adamı (sadhu), olacağını” söyler. Babası, kendisi gibi bir kral olmasını istediği Gautama’yı , krallık yolundan sapmasını engellemek amacıyla; onu sarayın içinde ölüm ve acı gibi hayatın gerçeklerinden yoksun; yaşamın zevkleriyle dolu 29 yılını geçirmesini sağlar. Sarayın dışına bu yaşına kadar çıkmamış olan Gautama, sarayın dışındaki hayatı merak etmeye başlar. ”Eğer günün birinde kral olacaksam, kralı olacağım ülkenin topraklarını ve halkını görmem gerekir” der. İsteğini babasına bildirir babası başta bunu kabul etmese de Gautama’nın ısrarcı tutumuna, daha fazla karşı koyamayarak, istediğini kabul eder.

Gerçeklik

Gautama, sarayın dışında karşılaştığı; zenginliğe karşı yoksulluk, gençliğe karşı yaşlılık, mutluluğa karşı acı, yaşama karşı ölümdü. hayatın sersemletici yanıyla  sarsılır. yaşlılığın ve ölümün kaçınılmazlığı karşısında korkuya kapılır. yabancısı olduğu bu hayat;  ıstırabın, hayatın ekstrem gerçekliğinin, kendisini beklediğini ve bundan kaçınamayacağının çaresizliği, yüreğine damıtmıştı. Gautama, hayatının bundan sonraki kısmını; artık bu şekilde yaşayamayacağını, kendisini ve insanları bekleyen bu mutlak gerçekliğin verdiği derin acılara çözüm bulabilmek amacıyla; ailesini ve kabilesini terk edip Hindistan’ı baştan aşağıya kadar dolaşmaya başlar.

Gautama’dan Buda’ya

Hayatının önceki dönemini zevk ve sefa içinde geçen, zengin  hayatı yaşayan Gautama;  artık bunun  bir işe yaramadığını, böyle bir hayatın insanı kurtuluşa ve mutluluğa eriştiremediğini görmüştü; daha sonra brahmanlar gibi kısa bir dönem zühd yaşamı benimseyip;  aşırı perhiz ve riyazet uyguladıktan sonra bu usullerinde insanı kurtuluşa erdiremediğini gören Gautama ; en nihayetinde  bilgi ağacının altında meditasyon yaparak mistik bir yolculuğa çıkar, yolculuğunda ekstrem uçlardaki iki yaşam arasın da ” Orta Yol” gerçeği ile aydınlanır. Bu aydınlanmadan sonra kendisine ”uyanmış, aydınlanmış” manasına gelen Buda ismi verilir.

Öğretinin yayılımı

Sürekli bir değişim şiddet ve çatışmaların belirgin olduğu dönemde kendi anlam arayışını bulan Buda; insanları  barışa, sükunete davet edip yeni öğretisinin irşadına başlar. Gautama öğretisini Hiçbir şekilde sınıf ayrımı yapmadan kadın, erkek tüm halka, krallara ve köylülere, kendilerini dine adayanlara Brahman’lara, belli dine sahip olmayanlara, yoksullara, düşkünlerden azizlere  öğretini anlatır. Kadın-erkek herkes onun öğrettiklerini anlamaya ve onun yolundan gitmeye çok istekliydi; ve öğreti hızlı bir şekilde yayılmaya başladı. Çünkü Gautama’nın öğretisi her insanın bireysel olarak kendine uygulayabileceği aynı zaman bireysellikten evrenselliğe doğru evrilenbilen  içsel dizginleme yöntemiydi.

Buda’nın Felsefesi

Orta Yol öğretisi; İnsanla gerçek arasında hayatın ıstıraplarla dolu olduğu şeklindeki kötümser anlayış bu telkininin temelini oluşturur. Beşeri acıların üstesinden gelmek ancak dünyevi  gerçekliğin ve bireysel benliğin  yarattığı yanılsama perdesinin  ötesine geçmek ve  bu iki uç arasında dengeyi sağlayarak insanın yakındığı acılara yol açan; sahte  tutkulardan ve baştan çıkarıcı arzulardan arınmış bir benlik geliştirmek suretiyle gelinebileceğini  ve bunun  sağlanılması  durumunda ”Evrenin içinde benlik, benliğin içinde evren” bütünlüğüyle    Nirvana’ya ulaşılabileceğini söyler.

 

Önerilen Yazılar
Araştırma Ve İncelemeİnanış BiçimleriMitoloji

Zerdüşt

EdebiyatFelsefeİnanış BiçimleriMitolojiPsikolojiSosyolojiTarih

Felsefe Tarihine Giriş

Bültenimize Abone Olarak
Yazılarımızı Takip Edin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir